Dünya haritasının orta yerindeki halkların cehalet ve sefalet içinde olmasının tarihin akışının bir sonucu olduğu söyleminde haklılık payı olması, yarınını düşünmeden evlenip 10 tane çocuk yapan düşüncesiz ve cahil bir ebeveynin çocukları aç kaldığında birikimimin bir kısmını onlara yatırmamı anlamlı kılmıyor. Kaldı ki sosyal olarak geliştirdiğimiz ortak ahlak ve hukuk anlayışına göre tarihsel, çevresel ve rastlantısal faktörler bir insanın eylemlerinin sonuçlarından sorumlu tutulmaması için bahane olarak kullanılamaz.
Yoksa seri katile seri katil geni olduğu için, şiddet gösterene ailesinde şiddet gördüğü için, yanlış kararlar alana düşük kapasiteli doğduğu veya cahil bırakıldığı içindir diyerek, yapılan bütün yanlışların sorumluluğunu insanın elinde olmayan faktörlere atfederek, onları kader kurbanı diye nitelendirip yaptıklarını mazur mu göreceğiz?
Birebir tanıyıp da yardım etmedikçe yaptığım yardımın kötülüğe sebep olup olmayacağını nereden bileceğim?
Eğer mesele sömürgeci devletlerin zayıf düşmüş halkları sömürmesi ise benim bunda herhangi bir sorumluluğum olmadığı gibi, yapacağım yardım iki muslukla dolan bir havuzu tek muslukla boşaltmaya çalışmak benzeri bir beyhude çaba olmuyor mu? Bunun yerine doğrudan etkisi olmayan ama uzun vadede bu sistemi olumlu yönde etkileyecek şeylere zaman ve emek harcamak daha verimli ve mantıklı olmaz mı?
Tüm bunlardansa aylık belli bir miktar belirleyip belli yerlere yardım yapmak veya bunu dahi yapmayıp yapıyormuş gibi iyilik sinyallemek o kadar kolay ki, bu kolaylık ve sonrasında oluşturduğu “oooh artık kafam rahat keyfime bakayım” denilebilmesi fazlasıyla rahatsız edici.
Her eylemi diğerleriyle paylaşmak, her eylemde bir onay veya reaksiyon beklemek çok yorucu olmalı. İnsanların da işi zor.
⸘