Hayata turuncu filtre ile bakan gözlere sahip olmam üzülmediğim anlamına gelmiyor. Belki de çok. Acaba göze ismini ilk kim verdi? Neden bir ses ile eşleştirme gereği duydu? Neyi anlatmak istedi? Gözü tanımlayınca ne değişti? Göz biz onu tanımlamadan önce de vardı. Tanımladıktan sonra farklı bir şekilde mi var? Şeyler tanımlardan bağımsız ise, nasıl var olabiliyorlar? Varlıklarını nasıl anlayabiliyoruz? Tanımsız bir şey var olabilir mi? Tanımsız bir şey etkileşebilir mi? Sen de ben de tanımlamasaydık da bu şeylerin tanımlanabilir olma yetisinden bir şey kaybettirir miydi? Eğer şeyler tanımlarından ibaretse duygularımı ve hislerimi de tanımlayabilir miyim? Onları tanımlayabilmek onları daha gerçek kılar mı? Veya tanımlayamamak sahte? Benim tanımlayamıyor olmam zinhar tanımlanamaz olduğu anlamına mı geliyor?
Keşke anıya dönüşen şeyi kâğıda yazmak yerine kâğıda yazılan şeyi anıya dönüştürebilseydik. Doğru şekilde bağlayabilsek betimlediğimiz şeyi deneyimleyemez miydik? Veya hissetmek istediğimiz hisleri kendimize tanımlayabilmek. Ne hissetmek istediğimizi biliyor muyuz? Yahut olmayacak hisler hissetmek istiyorsak? Ya da düşüncelerimiz, hislerimiz, duygularımız, hayallerimiz gerçekleşebilmek için başkalarının da kararlarına bağlı iseler? Ne üzücü bir durum.
⸘
